18 Nis 2016

Soru 9: Hakem Heyetine Başvurmadan İcra Takibi Yapılabilir Mi?

Tüketici Hakem Heyetlerinin verdiği kararlar, aynen bir mahkeme kararı gibi ilâmlı icraya konu olabilmektedir. Ancak hukukumuzda bir de herhangi bir ilâma veya ilâm niteliğinde bir belgeye dayanmadan gidilebilen ilâmsız (adi) icra yolu vardır. İşte buradaki soru da hakem heyetine başvurmadan söz konusu bu ilâmsız icra (adi takip) yolunun kullanılıp kullanılamayacağı ile ilgilidir.

Yargıtay'ın, 2015 yılında verdiği bir kararında "icra takibi yapılmadan veya dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesinin zorunlu olduğunu" belirtmesi üzerine, 2017 yılı Aralık ayında Tüketici Kanunu'nun 68. maddesinin 1. fıkrasına “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla” ibaresi eklendi.

Bu kanun değişikliğiyle amaçlanan, tüketici hukukunda Yargıtay'ın kısmen tıkadığı ilâmsız icra yolunu açmaktı. Görünüşe göre, söz konusu kanun değişikliği ile bu yol açılmış oldu. Yani artık tüketici hakem heyetine başvuru yapmadan icra takibi YAPILABİLMEKTEDİR!

İcra takibi BAŞLATILMASININ önünde hukuki bir engel yoktur! ANCAK yapılan bir ilamsız icra takibine, karşı tarafın itiraz etmesi halinde bu itirazı hükümden düşürerek takibe devam etmek çok uğraştırıcı bir süreçtir. Mevcut duruma göre; Tüketici Kanunu kapsamına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak taraflardan biri ilamsız icra takibi başlatmış ve karşı taraf bu takibe tebliğden itibaren 7 gün içinde itiraz etmiş ise icra takibi durur. İcra takibini başlatan tarafın takibe devam edebilmek için itirazın iptali davası açması gerekir. İcra takibindeki uyuşmazlık miktarı Tüketici Hakem Heyeti parasal sınırları dahilinde olsa bile, adından da anlaşılacağı üzere bu bir “dava” olduğu için artık Hakem Heyetine gidilemez. Dolayısıyla itirazın iptali davası, uyuşmazlık miktarına bakılmaksızın Tüketici Mahkemesinin görev alanındadır. Temmuz 2020’de yapılan düzenleme ile Tüketici Mahkemesinde görülecek davalarda dava açmadan önce arabulucuya başvurmak bir dava şartı haline getirilmiştir. Bu bakımdan Tüketici Mahkemesinde bir dava açmak için öncelikle arabulucuya başvurulmalıdır. Arabuluculuk yöntemiyle anlaşma sağlanamazsa süreç sonunda düzenlenen son tutanak ile birlikte Tüketici Mahkemesinde dava açılabilir. İtirazın iptali davası da aynı şartlara tabidir. Özetle, “Yargıtay’ın tıkadığı ilamsız icra yolunu açan” söz konusu kanun değişikliği uyarınca eğer bir ilamsız icra takibi başlatılmış ve itiraz sonucu takip durmuşsa o zaman artık uyuşmazlık miktarına bakılmaksızın Tüketici Mahkemesinde itirazın iptali davası açılması gerekir ancak bu davayı açmak için de öncelikle arabulucuya başvurulması şarttır.

Esasen bu hukuki olarak da problemli bir konudur! Çünkü; her yıl yeniden belirlenmekte olan parasal sınırların yani hakem heyeti görev sınırlarının ] altında kalan uyuşmazlıklar için doğrudan mahkemeye gidilemez, fakat hakem heyetlerinin de icra takibine yapılan itirazları kaldırma veya iptal etme yetkisi yoktur! Bu durum Hakem Heyeti parasal sınırları içinde kalan uyuşmazlıklarda bir çelişki yaratmaktadır. Sorunu yukarıda özetlendiği şekilde çözmeye çalıştığımızda ufak miktarlı alacaklarda bile icraya yapılan itirazları kaldırmak için Tüketici Mahkemesinde dava açılması gerekmekte, dava açmak için de arabulucuya başvurmak zorunlu olduğundan süreç gereksizce uzamaktadır. Hatta sırf bu yüzden o icra takibini ortada bırakıp sanki hiç icra takibi yapmamış gibi en baştan hakem heyetine başvurmak bile insana neredeyse daha kolay gelebilir!

İşte bu nedenle biz, hakem heyeti görev sınırları içinde kalan uyuşmazlıklarla alakalı olarak, bu ilamsız icra yolunu kimseye TAVSİYE ETMİYORUZ!  Şu aşamada, doğrudan icra takibi başlatmak yerine yine eskisi gibi hakem heyetine başvuru yapmak, en azından tüketici hukukunda ilamsız icra takibine itiraz meselesi çözülünceye kadar çok daha garantili bir yöntemdir! Aksi halde tüketiciler, hakem heyetlerinde haksız dahi çıksalar ödemedikleri/ödemeyecekleri parayı icra masrafları için vermek zorunda kalabilir, kendilerini bilmedikleri süreçlerin içinde bulabilir, aynı zamanda bir hayli vakit de kaybedebilirler.

Şirketler tarafından haklarında icra takibi başlatılan tüketiciler de borçlu olmadıklarını düşünüyor iseler mutlaka ödeme emrinin kendilerine tebliğinden itibaren 7 gün içinde ilgili icra dairesine giderek takibe itiraz etmelidirler.

SONUÇ OLARAK, mevcut durumda hakem heyetine başvurmadan da hukuken icra takibi BAŞLATILABİLİR! Ancak biz yine de, her yıl yeniden belirlenen parasal sınırların altında kalan uyuşmazlıklarda hakem heyetine başvurmadan icra takibi başlatılmasını yukarıda sayılan riskleri ve zorlukları nedeniyle şu an için tavsiye etmiyoruz.



(!) DİKKAT: ALTTAKİ AÇIKLAMA, ARALIK 2017'DEKİ KANUN DEĞİŞİKLİĞİNDEN ÖNCEKİ DURUMU DAHA DETAYLI ŞEKİLDE AÇIKLAMAKTA OLUP YALNIZCA GEÇMİŞE DAİR ARŞİV NİTELİĞİNDE BİR EK BİLGİ VERME VE YENİ DÜZENLEMENİN OLUMSUZ YÖNLERİNİ ETRAFLICA GÖZLER ÖNÜNE SERME AMACI TAŞIMAKTADIR. BAŞLIKTAKİ SORUNUN MEVCUT DURUMDAKİ GÜNCEL CEVABI İSE YUKARIDA İFADE EDİLENDEN İBARETTİR!

Oysa bu konu, daha öncesinde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 18.03.2015 tarihli, 2015/10571 esas, 2015/8738 karar sayılı içtihadıyla hem akla hem de hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde açıklığa kavuşturulmuştu.
(Kararı indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.)

Anılan karara göre; her yıl yeniden belirlenmekte olan hakem heyeti görev sınırlarının altında kalan uyuşmazlıklar için, icra takibi yapılmadan veya dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesi zorunluydu.  Bu kararın gerekçesi ise özetle şöyle açıklanmıştı:
"6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 68. maddesi uyarınca, belirlenen miktarın altında kalan uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetine başvuru zorunludur. Yüksek yargı kararlarına göre tüketici hakem heyetleri 'mahkeme' niteliği taşımamaktadır. Buna rağmen TKHK m.70'in 2. fıkrası, tüketici hakem heyeti kararlarının tarafları bağlayacağını ve de İcra ve İflas Kanunu'nun ilâmların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceğini hükme bağlamıştır. Buna göre, kararları ilamlı icra yoluyla takip edilebilen Tüketici Hakem Heyetine müracaat etmeden ilamsız icra takibi yapmakta tüketicinin hukuki yararı yoktur. Bu durumda tüketici hakem heyetine müracaat edilip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapılamayacağı gibi, Tüketici mahkemesinde de dava açılamaz. Buna karşın ilamsız icra takibi yapılır ve bu icra takibine itiraz edilir ise, itirazın iptali istemiyle tüketici hakem heyetine müracaat edilemez. Bu halde de, kanunun açık hükmü nedeniyle tüketici mahkemesinin, uyuşmazlığın esasıyla ilgili karar verme yetkisi bulunmamaktadır."
Görüleceği üzere, Aralık 2017'de kanuna sonradan eklenen ibare, bu kararda icraya itiraz söz konusu olduğunda doğacağı öngörülen sorunların hiçbirini çözmemektedir. Dolayısıyla bu örnekten de hukukta bir başvuru yolunun önünü açmanın sorun çözmek için tek başına yeterli olmayacağı, hatta -bununla mevcut sorunu çözmek şöyle dursun- başka tür sorunlara bizzat kaynak yaratılabileceği net bir şekilde anlaşılmaktadır. Değişikliği yapanlar, tüketici hakem heyetlerinin iş yükünü azaltmayı amaçlarken icra dairelerinin iş yükünü artıracaklarını her nedense düşünmemişlerdir. Hâlbuki değişiklik öncesinde, mevcut iş yükü uyuşmazlık miktarına göre heyetler ve daireler arasında paylaşılmış durumdaydı.

Bununla beraber, esas olarak tüketiciyi korumak amacıyla çıkarılan bir kanun tüketicinin bu kadar aleyhine olacak şekilde değiştirilmemeliydi. Çünkü bu değişiklik sonrasında tüketiciler, en ufak bir borç için bile her an icraya verilebilecekler! Ayrıca önceden tüketiciler bu borçları için heyetlerde herhangi bir masraf ödemek zorunda da kalmıyorlardı şimdi ise tüm icra masrafları tüketicinin sırtına yüklenmiş olacak! Yaşanacak tüm hukuki karışıklık da cabası! Kısacası, her açıdan sayılamayacak kadar çok sakıncası olan bu değişikliğin bir an önce geri alınmasını temenni ederek konuyla ilgili yazılmış bir köşe yazısını alıntıladığım yazının bağlantısını buraya ekliyorum.

(!) DİKKAT (SON): KAFA KARIŞIKLIĞI YAŞAMAMAK İÇİN ÖNCE L
ÜTFEN YUKARIDAKİ "DİKKAT" YAZISINI OKUYUNUZ!




11 Nis 2016

Soru 8: Lehime Verilen Karara Karşı Taraf İtiraz Ederse Ne Yapacağım?

Hakem heyeti kararının her şeyin sonu olmadığı, karara itiraz imkanı bulunduğu önceki yanıtlarımızda belirtilmişti. O halde hakem heyeti sizi haklı bulmuş olsa dahi itiraz sonrası mahkeme aşamasında haksız çıkabilirsiniz. Bu nedenle karşı taraf karara itiraz ettiğinde süreci titizlikle takip etmeli, karşı tarafın iddialarına cevap dilekçenizle yanıt vermelisiniz.

Cevap dilekçesi vermek son derece önemlidir. Zira bu size tanınmış bir hukuki dinlenilme ve savunma hakkıdır. Neticede davayı kaybederseniz vekalet ücreti, yargılama gideri vb. adlar altında paralar ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bununla karşılaşmamak adına, hakimi haklı olduğunuza davanın henüz başında inandırmanız sizin lehinizedir. Ayrıca çoğu zaman evrak / dosya üzerinden inceleme yapıldığı için cevap dilekçesini de vermezseniz kendinizi savunacak başkaca bir ortam bulamayabilirsiniz.

Süreç hakkındaki bilgilere geçersek; eğer karşı taraf itiraz etmişse mahkemeden size bir "Tensip Zaptı / Tensip Tutanağı" tebliğ edilir. Bu tutanakta, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde sizden mahkemeye bir cevap dilekçesi vermeniz istenir. Bu iki haftalık sürenin hak düşürücü süre olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan süreyi geçirirseniz cevap dilekçesi verme hakkınız düşer ve karşı tarafın, dava dilekçesinde savunduğu tüm iddiaları inkâr ettiğiniz varsayılır.

Ayrıca posta memuru geldiği zaman evde kimseyi bulamayıp tebligatı muhtara bırakmışsa, sizin muhtardan teslim aldığınız gün değil, tebligatın muhtara bırakıldığı gün tebliğ tarihi olarak kabul edilir. İki haftalık hak düşürücü süre de muhtara bırakıldığı bu tarihten itibaren başlar.

Ancak tensip tutanağının ekinde karşı tarafın dava dilekçesi mutlaka bulunmalıdır. Çünkü sizden, bu dava dilekçesindeki iddialara bir dilekçeyle cevap vermeniz beklenmektedir. Eğer dava dilekçesi size gönderilmediyse bu usûlsüz tebligat sayılır. Bu durumda ilgili mahkeme kalemine ulaşıp dava dilekçesinin size tebliğ edilmesini istemelisiniz. Düzgün şekilde çıkarılan bu ikinci bildirimin tarafınıza tebliğ edilmesiyle birlikte iki haftalık süreniz başlar.

Bu aşamada nasıl bir cevap dilekçesi verilmesi gerektiği hemen hemen herkesin aklına takılacaktır. Önemle belirtmeliyiz ki internetten bulunan dilekçeler okunmadan mahkemeye asla verilmemeli. İnternetten boş dilekçe örnekleri yahut form dilekçeler bulunabilir ve bunlardan yararlanılabilir. Nitekim sitemizde de şuradaki yazı içerisinde bir dilekçe örneği paylaşılmıştır. Ancak her ne olursa olsun internetten bulunan dilekçenin üzerinde bir yazı varsa titizlikle okunmalıdır. Yalan yanlış beyan ve bilgiler içeren dilekçeyle mahkemeleri yanıltmak suçtur! Bu bakımdan olayla ilgisi bulunan ve doğru ifadeler içeren dilekçeler kullanılmalıdır.

Cevap dilekçenizi baştan sona kendiniz de oluşturabilirsiniz. İnternetten bulduğunuz ve sitemizden de paylaşılmış örnek dilekçelere benzer bilgileri içeren bir metin oluşturabilirsiniz. Karşı tarafın itirazda bulunurken verdiği dava dilekçesi, tensip tutanağıyla birlikte size tebliğ edilir. Burada karşı tarafın iddialarını detaylarıyla öğrenip ona göre savunmanızı yapabilirsiniz. Yine buradaki dilekçenizde de uyuşmazlıkla ilgili olayları ve hukuki dayanaklarınızı açıkladıktan sonra delillerinizi de eklediğiniz dilekçenizi ilgili mahkeme kalemine teslim etmelisiniz.

Bunu yaptıktan sonra size ulaşacak ikinci mektubu bekliyorsunuz. Bu ikinci mektup, bazen sizi sözlü duruşmaya çağırabilse de çoğunlukla davanın sonucunu size bildirmektedir.


4 Nis 2016

Soru 7: Heyetin Kararına Nasıl İtiraz Edilir?

Tüketici Hakem Heyetinin verdiği karar her ne kadar uygulanması zorunlu kararlardan olsa da bu karara itiraz edilebilir. Taraflar, kararın kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde itirazlarını yapabilirler. Bu süre, hak düşürücü süredir. Yani bu süre geçtikten sonra artık itiraz edilemez ve karar kesinleşir. Bu nedenle sürelere titizlikle dikkat edilmelidir.

Ayrıca posta memuru geldiği zaman evde kimseyi bulamayıp tebligatı muhtara bırakmışsa, sizin muhtardan teslim aldığınız gün değil, tebligatın muhtara bırakıldığı gün tebliğ tarihi olarak kabul edilir. On beş günlük hak düşürücü süre de muhtara bırakıldığı bu tarihten itibaren başlar.

Tüketici Hakem Heyetinin kararına karşı itiraz, Tüketici Mahkemesinde yapılır. Yetkili mahkeme, tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesidir. Ancak o yerde bir Tüketici Mahkemesi bulunmuyorsa; Asliye Hukuk Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bu davaya bakar. Bunun için dava dilekçesinde mahkeme "Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)" şeklinde belirtilmelidir.

Mahkemeye itiraz bir dilekçeyle yapılır. Dilekçenizde olayları ve hukuki açıklamalarınızı belirttikten sonra delil olarak gösterdiğiniz evrakları da ekleyerek adliyedeki tevzi bürosuna teslim etmelisiniz. Tüketici olarak tüketici mahkemelerinde açacağınız davalar harçtan muaf tutulmuştur. Bu nedenle dava açarken sadece masraflar için gider avansı yatırırsınız. Dava sonunda haklı çıkmanız durumunda bu yatırdığınız avansı da davalıdan geri alırsınız.

Bir karara itiraz edilmiş olması, o kararın icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Bunun için dava açılırken dilekçe, "ihtiyati tedbir talepli" olarak verilebilir.

İnceleme, çoğu zaman evrak üzerinden yapılır. Dolayısıyla taraflar duruşmaya dahi çağrılmadan kendilerine nihai karar tebliğ edilir. Ancak mahkemeye sunulan dava dilekçesinde duruşma talep edilebilir.

Hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir. Yani temyiz edilemez. Mahkeme, itiraz edenin lehine de karar verse aleyhine de karar verse başka bir başvuru merci artık kalmamıştır. Mahkeme kararı, kararı veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine de gönderilir.

Hakem heyetinin tüketiciyi haklı bulduğu bir karara karşı itiraz edilmiş ve mahkeme bu itirazı kabul ederek tüketiciyi haksız bulmuş ise, tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nispi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir ve ödenecek tutar mahkeme kararında belirtilir. Ne yazık ki bazen bu durum, gerçekte haklı olan tüketicinin hakkına kavuşamamasının yanı sıra bir de zarara uğramasına yol açmaktadır.


______________________________________________________________________

BU BİR REKLAMDIR.
BU BİR REKLAMDIR.