12 Ara 2016

"Herkes Bunu Kullanmalı!"

Resmî adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olan ancak halk arasında Yerli Malı Haftası olarak bilinen hafta bugün itibariyle başlamıştır. Tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın öneminin vurgulandığı bu haftada, 'bilinçli tüketici olma' konusunun da üzerinde durulmaktadır.

Bu kapsamda, tüketiciler, bir ürünü sırf yabancı üretim diye veya ünlü bir markanın amblemini taşıyor diye almak yerine daha ucuz yerli alternatiflerini de göz önünde bulundurmalılar. Ancak bunu yaparken asla "Yerli Malı"nı bir saplantı boyutuna vardırıp da bazı sömürgen yerli üreticilerin ekmeğine yağ sürmemeliler. Bu bakımdan, bilinçli tüketici olma düsturunu da içeren Yerli Malı Haftası, asla ve asla tüketicinin kendi zararına dahi olsa Yerli Malı alması şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu hafta, tüketicilerde hem kendi ceplerini hem de ülke menfaatlerini düşünerek alışveriş yapmaları konusunda bir farkındalık oluşturmayı amaçlamaktadır.

Yerli Malı, Yurdun Malı
Bu kısa açıklamadan sonra Gülse Birsel'in sitemizde daha önce de alıntı yaptığımız "Velev ki ciddiyim!" adlı kitabının 85 ilâ 88. sayfalarındaki bir başka mizahi yazıyı sizlerle paylaşacağız. İyi okumalar...

     Biz küçükken aralık ayında altını çize çize yerli malı haftası kutlanırdı.
     Şimdi çocuklar okula aynı coşkuyla elma portakal götürüyorlar mı bilmiyorum ama, ben kendi yerli malı haftamı, evimde yaptırmakta olduğum tadilatın son dönemine tekabül eden geçtiğimiz hafta gözyaşlarıyla kutladım!
     Ev  tadilatı bir zincirleme reaksiyon. Bunu bilimsel olarak da kanıtlayabilirim arzu edene.
     Dolayısıyla doğramaların yenilenmesi gerektiği gerçeği, beraberinde iki aylık kapsamlı bir inşaat, o da yanında eşya değişimi gereksinimleri getirdi kapıya. Önce bunların hiçbirini içeri almadım! Ancak insan evini kırıp dökerken öğüt veren çok oluyor. Mimardan, eşten dosttan, konu komşudan sürekli duyduğum cümle şuydu: "E bir kere yaptıracaksın, kendi evin, en iyisini yaptır!"
     Onlara, "Madem ısrarlısınız yaptırayım, faturayı da size yollarım," demek geçti içimden hep ama, çiğlik olmasın diye demedim! Bir bildikleri vardır diye düşünüp evdeki beyaz eşya, aydınlatma filan gibi bazı ihtiyaçları "en iyisinden" almaya karar verdim.
     Ne var ki, iç mimar jargonunda "en iyisi" demek, "ısmarladıktan üç ay sonra yanlış parçalarla ele ulaşan Avrupa çıkışlı kazık mallar" demek oluyor!
     O gün, Nişantaşı'nda şık bir ofise konuşlanmış aydınlatma dükkânı aracılığıyla İtalya'dan ısmarladığımız spotların gelemeyişinin ikinci haftasını kutluyorduk!
     Nişantaşı'ndaki dükkânda bir tek lamba bile olmamasından şüphelenmeliydim gerçi. Koskoca, yüksek tavanlı şık ofiste sadece kataloglar vardı.
     Katalogdan göz kararı seçtiğim spotların parasının peşin ödenmesi gerektiği, bir hafta sonra, istediğim boyun aslında İtalya'da bulunmadığı, iki hafta gecikeceği, üç hafta sonra, yanlış geldiği, dört hafta sonra geldiğinde ise parçalarının eksik olduğu ortaya çıkmış, bu travma üzerine, nur yüzlü, mübarek bir insan rüyama girip bana, "Şişhane'ye git, Şişhane'ye giiit!" demişti. Nur yüzlü insan ablamdı ve belki de rüyama girmemişti de biraz erken aramıştı, dolayısıyle uyku sersemi konuşmuştum. O kadar abartma olur, belgeselci değilim herhalde!
     Uzatmayalım, işte bu bağlamda Şişhane'yi keşfettim.
     Haldun Taner'in hikâyesindeki gibi "Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu" o gün, ama buna rağmen yeni keşfettiğim bu güzide mahallenin üzerimde bıraktığı "nurlu" etkinin azalması mümkün değildi.
     Sayısız ve birbirinden harika, yer yer parçaları Çin malı ama genelde yerli üretim klasik kristal avizelerden nefis modern tasarımlara her şeyin, hem de tak diye bulunduğu Şişhane tam anlamıyla kalbimi çaldı.
     İtalya'dan getirtmeye çalıştığım spotların aynısını, dörtte bir fiyatına ve "Abla iki saat sonra getirsek çok geç olur mu?" şartlarında bulduğum gibi, evin diğer tüm aydınlatma ihtiyaçlarını da birkaç saat içinde Türk kahvesi ikramları eşliğinde seçtim!
     Aynı gün evdeki ankastre ocağın değişmesi gerektiği ortaya çıktı.
     Yine "en iyisi", bu defa bir Alman markası, heyecanla arandı.
     Ocak, geçen yüzyılın en bilinen teknolojik prensibiyle, elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüştürme kuralıyla çalışıyordu tabiatıyla, buna rağmen aşağı yukarı ikinci el bir araba fiyatındaydı. Ama ne gamdı. En iyisi olsundu!
     Ancak, konuştukça, bu harika ocağı elde etmem için firmanın bazı şartları olduğunu öğrendim.
     Bir kere para peşin ve kırmızı meşindi.
     Tek seçenek mevcuttu, başka model istersem üç ay beklemem gerekiyordu.
     Ha, bir de tabii gelen ocağı beğenmezsem ya da eve uymazsa, paketi açıldıysa asla geri almıyorlar ve değiştirmiyorlardı. "Paketini açmadan eve uymadığını nasıl anlayabiliriz ki?" gibi bir soru karşısında dudak büküyor, ısrarlı tehditkâr bakışlar atınca da, "Yani markanın kendi şeyi olduğu içiiin..." gibi ne beni ne de kendilerini tatmin eden yanıtlar veriyorlardı. Üstelik beni çok seviyorlar ve ailecek seyrediyorlardı!
     Televizyona çıkmayan sıradan vatandaştan nüfus cüzdanı, ikametgâh sureti, aile ağacı, kan sayımı, efor testi ve kolonoskopi istediklerini tahmin ediyorum!
     Tepem iyice atınca, gelişigüzel bir yerli beyaz eşya üreticisini aradım. Yedide bir, abartmıyorum, yedide bir fiyatına, tıpatıp aynı ocağı, ertesi gün getirebileceklerini söylediler ve paradan bahsedince, "Aşkolsun, getirince alırız, siz beğenin de..." şeklinde konuştular!
     Gerisini mutluluk gözyaşlarıma eşlik eden hıçkırıklar yüzünden duyamadım!
     Kapalı ekonomilerden yana değilim, yanlış anlamayın, prensip olarak enayiliğe karşıyım sadece!
     Yerli malı haftanızı hararetle kutlar, ciddi anlamda her konuda "ecnebi marka" hava cıvasını bırakıp, Türk ithalatçısını kızdırmak pahasına yerli malına dönmenizi tavsiye ederim.
     Hem memnun kalırsınız hem de banka hesabınız ve ülke ekonomisi açısından gayet faydalı olur!
     Arz ederim!

NOT: Referans gösterilen sayfa numarası, aşağıda künyesi verilen baskıya atıf yapmaktadır.
  • KİTABIN KÜNYESİ: Turkuvaz Kitap, Aralık 2009, 214 sf.

5 Eyl 2016

Konu: Etiket Okuma Alışkanlığı

Herkesin hemen hemen her gün yaptığı bir iş olan alışveriş, muhtemelen bu özelliğinden dolayı son zamanlarda pek ciddiye alınmaz oldu. Hatta yapacak çok fazla işi olan şehir insanları, artık alışverişe zaman ayırmak bile istemiyor. Her işini hallettiği gibi alışverişini de bilgisayar başında halletmek isteyenlerin imdadına da online alışveriş siteleri ve online süpermarketler yetişiyor. Bunları tercih etmeyip yine eski usûl marketlere gidenler ise zamandan kazanmak adına hiçbir şeye bakmadan alacağını alıp çıkıyor. Ancak yeme, içme gibi hayati ihtiyaçlarımızı almak için bile uyguladığımız bu baştan savmacı yöntem hem sağlığımıza hem de cebimize zarar veriyor.

Ürünleri Satın Alırken Üstünü Okuyor Musunuz?

Bilinçli tüketici olmanın ilk şartı, alışverişte bilinçli olmaktır. Çünkü daha alışverişini yaparken doğru ve bilinçli hareket eden tüketici, sonradan karşılaşabileceği sorunları minimuma indirmiş olur. Bu nedenle bakanlıkların denetimden geçer not alamamış firmaları açıkladığı listeler oturup beklenmemeli, Bilinçli Sağlık Platformu'nun bu konudaki bir yazısında da belirttiği üzere "en iyi denetleyicinin hiç şüphesiz tüketicinin kendisi" olduğu asla unutulmamalıdır.

Yapılan araştırmalar markaya duyulan güvenin etiket okuma alışkanlığının önüne geçtiğini gösteriyor. Ancak çok tanınmış markalar bile kimi zaman kelime oyunları yapmaktan çekinmiyor.

Örneğin; bu alışkanlık sayesinde, üzerinde "Trans Yağ Yoktur / İçermez" yazan bazı cipslerin besin değerlerini inceleyerek trans yağ içerdiklerini görüp şaşırabilirsiniz. Yine başka bazı ürünlerin içindekiler kısmını okuduğunuzda ise "hidrojene nebati (bitkisel) yağ" ibaresini görüp bunun çok masum bir şey olduğunu düşünebilirsiniz, ancak araştırdığınızda bunun trans yağdan farklı olmadığını göreceksiniz. Firmalar etikete kamuoyunda son derece kötü şöhretli "trans yağ" ibaresini yazmak yerine bunu başka adlar altında gizlemeyi tercih etmekteler.

Başka bir örnek de piyasada bolca bulunan "Nar Ekşili Sos" aldatmacasıdır. Halk arasında "Nar Ekşisi" olarak adlandırılan, satın alınan, kullanılan bu ürünlerin pek çoğunun üzeri okunduğunda gerçek nar ekşisi değil, nar ekşili sos olduğu görülecektir. Tıpkı "Limon Sosu" denen üründe olduğu gibi. Bilindiği üzere şişelerde satılan bu ürün, halk arasında "Limon Suyu" olarak adlandırılsa da gerçek limon ile alakası olmayıp limon aromalı bir kimyasaldır.

"Diyet ürünü" olduğu iddia edilen pek çok kek, bisküvi ve krakere bakıldığında ise yapılan o kadar reklama rağmen sıradan kek, bisküvi ve krakerden farklı olmadığı görülür. Bu ürünler çok küçük gramajlarla, üzerinde küçük puntolarla "2 porsiyondur" yazan ibarelerle veya kalorileri küçük gramlar için hesaplanarak satışa sunulurlar.

Sadece bu sayılı örneklerden bile anlaşılabileceği üzere, etiket konusu, tüketiciler için aldatılmaya, manipüle edilmeye son derece müsait bir konu. Beslenme, hayatımızın kalitesini ve sağlığımızı doğrudan doğruya etkileyen bir durum olduğuna göre, "son kullanma tarihi", "üretim tarihi", "raf ömrü", "içindekiler" gibi kısımlar ile obezitenin önlenmesi adına önemli olan "besin değeri" bilgilerinin mutlaka okunması gerekir.

Bütün bunlara ek olarak marketlerdeki fiyat etiketlerini okumak ev ekonomisi açısından da son derece önemlidir. Burada yalnızca alınan ürünün fiyatına bakmayı kastetmiyorum! Fiyat etiketinde yazan "birim fiyat"a da dikkat edilmesi gerektiğinden bahsediyorum. Örneğin; aynı markanın aynı ürünü farklı ambalaj veya gramajlarla satışa sunulmuş ise bazen marketin yaptığı indirim nedeniyle; ucuz gibi duran ürün pahalı, pahalı gibi duran ürün ucuz olabilir. Bunu anlayabilmek için ikisinin de aynı gramaja sahip oldukları durum, örneğin 1 kilogram veya 1 litre, varsayılarak hesaplanan fiyata bakılmalıdır. İşte, fiyat etiketinde birim fiyat olarak anılan bu rakama dikkat edersek, ürünlerden hangisinin daha ucuza geldiğini öğrenmiş oluruz.

Görüldüğü gibi, etiket okumak, doğru beslenmeden tutun da tasarruf yapmaya kadar pek çok yönden faydalı bir alışkanlık. Lütfen biz de bilinçli bir tüketici olmak için bu alışkanlığı kazanalım, geleceğimiz olan çocuklarımıza da şimdiden kazandıralım!

------------------------------------SON------------------------------------

27 Haz 2016

'Özgür İletişim' Vaadi ve Sonrasında Yaşananlar

Bugünlerde hemen hemen bütün sosyal mecralarda yayınlanmakta olan reklamlarından adeta zehirlendiğimiz "Turknet Özgür İletişim" İnternet Kampanyası, ilk bakışta son derece cazip bir teklif izlenimi veriyor. Ancak, Müşteri Hizmetleri personeliyle, internetteki başvuru formuyla, sözleşmesiyle, hizmet formuyla tam bir çelişkiler yumağı olan firmanın, tabiri caizse, dışı sizi içi bizi yakıyor. 

Gelin, öncelikle kampanyanın kapsamına şöyle bir bakalım: "Taahhütsüz abonelik + 150 GB AKN'li limitsiz ve hızlı internet + Her Yöne 1000 dk konuşma = Aylık 59,99 TL"


Vaat edilenler, görünüşe göre, ne kadar da cazip değil mi?

Binlerce kişi abonelik başlatma kararını sadece bunları göz önüne alarak veriyor. Ancak bunun ne kadar yanlış bir karar olduğunu çok geç de olsa anlıyor. Bu bahsedilen firmanın işleyişini ve kurumsal yapısını kısaca şöyle özetleyebiliriz: Hiçbir şubeleri yok. Tüm işlemleri internet üzerinden siz yapıyorsunuz. Sonra da bu evrakları çıktı alıp imzalayıp kargoyla "merkeze" gönderiyorsunuz. Gönderdiğiniz evrakları alınca onlar da icabına bakıyorlar. Yani gönderdikten sonra işiniz artık onların insafına kalıyor. Ne bir muhatap ne bir doğru bilgi...

Meseleyi somut şekilde en baştan anlatmak gerekirse,
Daha işlemlere başlamadan önce bilgi almak için aradığımız TurkNet Müşteri Hizmetlerine, Türk Telekom'da bulunan bir numaranın aboneliğini, TurkNet'e aktarmak ve de bu esnada aboneliğin başka bir kişiye devrini gerçekleştirmek istediğimizi açıkladığımızda, "Sizin yerinize hat geçiş ve abone değişikliği işlemini biz yapacağız. Siz uğraşmayacaksınız." denmişti. Biz de bu bilgiye dayanarak TurkNet'in sunduğu Özgür İletişim Kampanyası’na geçmek üzere https://turk.net internet adresindeki Abonelik Formunu doldurduk, sistem tarafından oluşturulan dosyayı indirerek çıktı alıp imzalayarak ve hattın yasal sahibine de imzalatarak (ikisinin ayrı ayrı Nüfus Cüzdanı Fotokopilerini de ekleyerek) kargoyla gönderdik, firmadan e-posta yoluyla evrakların ulaştığı ve işlemlere başlandığı teyidini aldık.

Bu olayların akabinde, iki hafta sonra arayarak eksik evrak olduğu bilgisini ilettiler. Eksiklikle ilgili olarak da belgelerden birine ad-soyad yazılmadan yalnızca imza atılması olduğu söylendi. Öncelikle, tüm evraklar, abonelik formuna girilen bilgilerin sistem tarafından doldurulması ile oluşturulmuş olup eksik evrak gönderilmesi zaten mümkün değildir. Ad-soyadın yazılmaması konusunda da ("Abonenin İşletmeci Değiştirmesi için Talep Formu"nda da görüleceği üzere) belgede yalnızca İMZA bölümü mevcut olup ad-soyad bölümü yukarıda sistem tarafından otomatik olarak doldurulmaktadır. Eğer imza ile birlikte el yazısıyla ad-soyad yazılması da gerekli ise bunun kurum tarafından belgede açıklıkla “AD SOYAD – İMZA” şeklinde belirtilmesi gerekmekteydi. (Nitekim asıl sözleşmenin sonunda açıkça hem imza atılacağı hem de ad-soyad yazılacağı belirtildiği halde talep formunda belirtilmemiş olması kafa karıştıran noktaların en başında geliyor.)

Bunun sonucunda eksikliğin tamamlanması için yapılması gerekenleri bildirmeleri lazımdı. Çalışma saatlerinde bize ulaşmaları zor olduğu için daha uygun saatler kendilerine bildirildiği halde, her nedense, 7/24 çalıştığına dair reklam yapan TurkNet Müşteri Hizmetleri, özellikle iş saatlerinde ulaşmaya çalıştı. Ayrıca başka önemsiz (reklam, anket vs.) bildirimleri e-posta yoluyla yapmalarına rağmen, bu kadar önemli bir şeyle ilgili ise hiçbir bilgi e-postası göndermediler. Biz onları telefonla aradığımızda ise görevliler, "Yetkili arkadaşımız sizi yarın dediğiniz saatte arayacak. Ben notunuzu aldım." diyerek bilgi vermekten kaçınmış, ertesi gün ise o saatte arayan soran olmamıştır.

Nihayetinde birkaç hafta sonra ulaştıklarında ise hayret verici bir şekilde, önceden dediklerinin aksine, evraklarımızın tam olduğu belirtilerek bu sefer de başvuruyu yanlış yapmış olduğumuz söylendi. Arayan kişi tarafından, başvuruyu hattın yasal sahibinin yapması gerektiği ifade edildi. Hâlbuki aboneliği başlatmadan defalarca aradığımız firma bize böyle bilgi vermemişti. Bundan da öte, internet sitesindeki başvuru formunda [eğer bu link çalışmazsa şuradaki 3. sayfadan da inceleyebilirsiniz] zaten seçilebilir kutucuk şeklinde "Hattın yasal sahibi değilim." bölümü bulunmakta ve tıklayınca açılan pencerede yasal sahibe ait bilgilerin girilmesi istenmektedir. Bu girilen bilgiler neticesinde de abonelik evrakları oluşturulmaktadır. Hatta ve hatta bu abonelik evraklarından "Özgür İletişim Hizmet Formu"nda ve "Özgür İletişim Abonelik Sözleşmesi"nin son sayfasında "ABONE" ve "TELEFON HATTI SAHİBİ" ayrı ayrı belirtilerek her ikisinden de taahhüt, ad-soyad ve imza istenmektedir. Zaten dikkat edilirse, "Hizmet Formu"nda adların ve soyadların dahi otomatik olarak doldurulması için sisteme kod tanımlanmış olduğu görülecektir. Dolayısıyla, yanlış bir başvuru söz konusu değildir. Eğer dedikleri gibi başvuruyu sadece hattın yasal sahibi yapabiliyor ise başvuru formu ve diğer evraklardaki bu çelişkili ayrım nasıl izah edilebilir? Hem "Abone" sıfatıyla devralanın, hem de "Hat Sahibi" sıfatıyla devredenin imzası, talebi, kimlik fotokopisi kuruma ulaştırılmıştır. Yani eksik evrak da söz konusu değildir, söz konusu olsa bile yukarıda izah edildiği üzere asla bizden kaynaklanmamaktadır.

İşte bu bakımdan maddi külfetin bize yüklenmemesi gerektiğini açıklayarak, "Başvuru yanlışsa tekrardan başlatalım, eksik evrak varsa tamamlayalım. Ancak kargoyu size alıcı ödemeli gönderelim." şeklinde taleplerimizi ilettik. Problemin kurumdan kaynaklandığı bu kadar açıkken, bizi mağdur etmeyecek bir çözüm üretmek yerine taleplerimizi reddettiler.

Bunun yanında, abonelik evrakları arasında, TurkNet'i yazılı olarak açıkça "Türk Telekom aboneliğimize ilişkin sözleşmelerinin iptaline/feshine yönelik işlemlerin şahsım adına yürütülmesi" konusunda yetkilendiren bir belge olduğu halde işlemler geciktirilmiş, aboneliğimiz vaktinde sonlandırılmadığı için de Türk Telekom tarafından, sözleşme süremiz dolduğu gerekçesiyle taahhütsüz tarife üzerinden yüksek bir fatura kesilmiştir. Yani yükümlülüklerini tamamen kendi kusuruyla yerine getirmeyen TurkNet, sözleşme kurulacağı vaadiyle yaptığımız masrafların yanı sıra bir de ekstra maddi zarara sebep olmuştur.

Netice itibariyle, hem geç haber vererek hem de birbirinden farklı iki bahane ileri sürerek aboneliği başlatmayan, oyalayan, hiçbir çözüm de sunmayan TurkNet Müşteri Hizmetleri bununla da kalmamış, sorun bizden kaynaklanmadığı halde bizi suçlayıcı tavır takınmış, ayrıca kendilerinin sanki hiç bilgi verme yükümlülükleri yokmuş gibi, "İşlemleri takip etmek müşterilerin yükümlülüğüdür. Siz arayıp ilgilenmelisiniz." demiştir.

Bütün bu konuşmalardaki beyanlar ve yanıtlar, TurkNet Müşteri Hizmetleri tarafından zaten kayıt altındadır.

Bir müddet daha "Arkadaşlarımız size geri dönecek!" vaadiyle süren bu oyalama taktiklerinden usanarak başvurumuzu sonlandırmak durumunda kaldık.

Kısacası, kurumun kendi Müşteri Hizmetlerinin verdiği bilgi doğrultusunda, kendi resmî internet sitelerinde bulunan formda yer alan "Hattın yasal sahibi değilim." seçeneğini kullanmak suretiyle doldurulan bilgiler neticesinde kendi sistemleri tarafından oluşturulan evraklarda, hem "Abone" hem "Telefon Hattı Sahibi" şeklinde olmak üzere ayrı ayrı iki adet imza yeri olduğu halde ve usulüne uygun doldurulup gönderildiği halde, TurkNet adlı firma, tüm masraf ve giderleri üzerimize yıkarak bizi başvuruyu sonlandırmak zorunda bırakmıştır.

Henüz hizmet dahi vermeden sebep oldukları zararımızı karşılamak şöyle dursun, son derece lakayıt bir tavırla, gönderdiğimiz evrakları bile iade etmeyeceklerini, yasal hak arama yollarının açık olduğunu söylediler. Halbuki göndermiş olduğumuz evrakların, özellikle nüfus cüzdanı fotokopilerinin, objektif olarak sorumsuzluğu açık olan bu firmada kalmamasını istemekten daha doğal bir şey olamaz! Üstelik başvuru esnasında mecburen verdiğiniz kredi kartı bilgilerinizin de onların elinde olması insanı daha da korkutuyor!

Sonuç olarak, sorumsuzca geç haber vermelerinin yanında anlaşılmaz şekilde yapılan açıklamalar ve hepsinden de önemlisi beyanlarıyla evraklar ve formlar arasında kafa karıştırıcı biçimde çelişkiler, "… bir hüküm açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır." şeklindeki emredici kanun maddesi uyarınca şahsım lehine yorumlanmalı idi. Çünkü aksi halde tüm kurumlar sözleşmelerine birtakım muğlak ifadeler koyarak ve bunları kendi lehlerine yorumlayarak haksız menfaat elde ederler. Burada kanun koyucu, sözleşme hazırlayanlara açık ve net olmalarını emretmiş, olmazlarsa da aleyhlerine yorum şeklinde bir yaptırımla karşılaşacaklarını öngörmüştür. Yukarıda linkler de verilerek detaylıca açıklandığı üzere kurum, sözleşme ve formlarını, bu kanun hükmünün aksine, açık ve net hazırlamamış, yorumunu da kendi personelinin keyfiyetine bırakmıştır.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki bir kurumun şubesi yoksa sizin zaten reelde de bir muhatabınız bulunmamış oluyor. Bu durumda sorununuz telefonda çözülmeyince -ki genellikle çözülmez- nereye başvuracaksınız? Aslında telefonda net ve müşteri odaklı bir hizmet verseler şubelerinin olmaması hiçbir sorun yaratmaz. Ancak, bugün "A" dediklerine yarın "B" derlerse; işleminizi canları istediğinde yapıp istemediğinde yapmazlarsa; saat verip o saatte aramazlarsa; aradıklarında da problem çözme kabiliyetleri sıfır olursa, maalesef ki devasa bir sorun yaratıyor. Siz hem nakden hem de vakten zararınızla ortada kalıyorsunuz ve hiçbir muhatap da bulamıyorsunuz.

NOT: Bu yazı, kişisel tecrübelerin birebir metne aktarılmasından ibaret olup hiçbir kişi veya kurumu doğrudan kötüleme, karalama, hedef alma amacı taşımamaktadır.

16 May 2016

"Velev ki Tüketicisin!"

Bu ayki yazımızda, okurunu bazen kahkahalarla güldüren bazen de acı acı gülümseten Gülse Birsel'in, yayınlanmasının üzerinden neredeyse yedi yıl geçen ama hala taze "Velev ki ciddiyim!" adlı kitabından "tüketici olmak"la ilgili kısa alıntılar paylaşacağız. Ara sıra gülmek de gerekiyor. Kitabın arka kapağında da denildiği gibi "Mizah en iyi silah, en iyi ilaç..." Ayrıca, yalnız bu bölümleri değil, kitabın tamamını okumanızı tavsiye ederiz.

Kitabın Ön Kapağı

Sayfa 136'dan:
     Ambalaj konusundaki dâhice fikirlerden biri sürpriz yumurtadır. Düşünsenize, aslında sattığın plastik, saçma sapan bir oyuncak, ama ambalajın saf çikolatadan yapılmış! Kim hayır diyebilir? Tek ve dev bir hatayla: Ürünün ismi! "Sürpriz yumurta" büyükler için cazip olabilir ama ya hedef kitle, yani çocuklar?
     Çocuğun hayal dünyasında sınır yoktur ki. Hayatı masallar, oyuncaklar, bilimkurgu diziler ve çizgi filmlerle geçen çocuk "sürpriz yumurta" dendiğinde yumurtanın içinden dev, peri, uçan araba, yüzen şato, en kötü ihtimalle hazine sandığı çıkmasını bekler haklı olarak! Bunların yerine plastik kamyon çıktığında sabaha kadar ağlarsa hiç şaşırmayın, ambalaj hatasından!
Sayfa 140'tan:
    Üçüncü denediğim markanın sedan tipi otomobili, beklentilerimi karşıladı. Tam iş ciddiye bindi ki, istediğim "gece karanlığında istridye gölgesi mavisi" renginden bulunmadığı, getirtilmesinin ise birkaç ay süreceği ortaya çıktı! Her şeyden vazgeçebilirdim ama istediğim renkten asla! Bir arabanın benzin deposu olmayabilir, ama rengi kötüyse, orada dur!
    Derken, yarı cip olan modelde karar kıldım!
    Konuşmalar yapıldı, teklif geldi.
    Faksta "120.000 euro" yazıyordu! Yazıyla yüz yirmi bin avro!
    Yarı Cipimle olan ilişkimi o an bitirdim ve o parayla araba yerine yazlık ev alabileceğimi iddia eden söylenmelerle faksı buruşturup attım!
    Ertesi gün bir sanatçı arkadaşımın o arabadan aldığı haberi çıktı gazetede!
    Gerçekten cimri miyim şeklinde düşüncelere gark olmuşken ve başka markaların sitelerine girip araba beğenmeye çalışırken, tiptronik, quattro, önden çekişli, arkadan itişli, cruise control, navigasyon filan gibi kelimelerin arasında boğulmuş, çığlık atmak üzereyken, dedim ki kendi kendime, "Param cebimde kalsın!"
    Beğendiğim arabanın tam onda biri fiyatına aldığım mütevazı otomobilim var. Klimalı, dizel, gaza basınca yürüyor, frene basınca duruyor, ferah, ayrıca park ederken bir arabaya çok yaklaştığında "biiip biiip" diye uyarıyor, ki, bu özelliğin de havalı bir ismi vardır kesin!
    Ona ihanet etmeyeceğim.
    Cimri miyim? Otomotiv konusunda evet!
    Yoksa gönlüm zengindir!
Sayfa 150'den:
     Yatırım konusundaki makus talihim peşimi bu defa da bırakmadı!
     Daha önce bir kere yazmıştım: "Köşeyi dönmek isteyen benim ekonomik seçimlerimi, paramı nereye yatırdığımı takip eder ve hemen tam aksini yapar," diye!
     Ben dolara mı yatırım yapıyorum? Bilin ki Amerikan ekonomisi tarihinin en acılı günleriyle karşılaşacak, dolar dramatik biçimde düşecektir!
     Haddim olmayarak borsada bir şirkete yatırım mı yaptım, o şirket geleceğinden endişe etsin!
     Avrolarımı bozup mevduat faizine mi girdim? Bilin ki avro füze gibi yükselecektir birkaç gün içinde!
     Hatta son krizde avro ve altının sebebi anlaşılamayan biçimde artmasının ve dünya borsalarının çökmesinin nedeni de ben olabilirim diye düşünüyorum! Zira iki gün önce var olan bütün dolar ve altınımı bozup, nedense, sanki çok anlarmışım gibi borsaya girmiştim!
     Teorim, ünlü ekonomist Murat Sertel'in ruhunun benimle dalga geçtiğidir!

NOT: Referans gösterilen sayfa numaraları, aşağıda künyesi verilen baskıya atıf yapmaktadır.
  • KİTABIN KÜNYESİ: Turkuvaz Kitap, Aralık 2009, 214 sf.

18 Nis 2016

Soru 9: Hakem Heyetine Başvurmadan İcra Takibi Yapılabilir Mi?

Tüketici Hakem Heyetlerinin verdiği kararlar, aynen bir mahkeme kararı gibi ilâmlı icraya konu olabilmektedir. Ancak hukukumuzda bir de herhangi bir ilâma veya ilâm niteliğinde bir belgeye dayanmadan gidilebilen ilâmsız (adi) icra yolu vardır. İşte buradaki soru da hakem heyetine başvurmadan söz konusu bu ilâmsız icra (adi takip) yolunun kullanılıp kullanılamayacağı ile ilgilidir.

Yargıtay'ın, 2015 yılında verdiği bir kararında "icra takibi yapılmadan veya dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesinin zorunlu olduğunu" belirtmesi üzerine, 2017 yılı Aralık ayında Tüketici Kanunu'nun 68. maddesinin 1. fıkrasına “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla” ibaresi eklendi.

Bu kanun değişikliğiyle amaçlanan, tüketici hukukunda Yargıtay'ın kısmen tıkadığı ilâmsız icra yolunu açmaktı. Görünüşe göre, söz konusu kanun değişikliği ile bu yol açılmış oldu. Yani artık tüketici hakem heyetine başvuru yapmadan icra takibi YAPILABİLMEKTEDİR!

İcra takibi BAŞLATILMASININ önünde hukuki bir engel yoktur! ANCAK yapılan bir ilamsız icra takibine, karşı tarafın itiraz etmesi halinde bu itirazı hükümden düşürerek takibe devam etmek çok uğraştırıcı bir süreçtir. Mevcut duruma göre; Tüketici Kanunu kapsamına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak taraflardan biri ilamsız icra takibi başlatmış ve karşı taraf bu takibe tebliğden itibaren 7 gün içinde itiraz etmiş ise icra takibi durur. İcra takibini başlatan tarafın takibe devam edebilmek için itirazın iptali davası açması gerekir. İcra takibindeki uyuşmazlık miktarı Tüketici Hakem Heyeti parasal sınırları dahilinde olsa bile, adından da anlaşılacağı üzere bu bir “dava” olduğu için artık Hakem Heyetine gidilemez. Dolayısıyla itirazın iptali davası, uyuşmazlık miktarına bakılmaksızın Tüketici Mahkemesinin görev alanındadır. Temmuz 2020’de yapılan düzenleme ile Tüketici Mahkemesinde görülecek davalarda dava açmadan önce arabulucuya başvurmak bir dava şartı haline getirilmiştir. Bu bakımdan Tüketici Mahkemesinde bir dava açmak için öncelikle arabulucuya başvurulmalıdır. Arabuluculuk yöntemiyle anlaşma sağlanamazsa süreç sonunda düzenlenen son tutanak ile birlikte Tüketici Mahkemesinde dava açılabilir. İtirazın iptali davası da aynı şartlara tabidir. Özetle, “Yargıtay’ın tıkadığı ilamsız icra yolunu açan” söz konusu kanun değişikliği uyarınca eğer bir ilamsız icra takibi başlatılmış ve itiraz sonucu takip durmuşsa o zaman artık uyuşmazlık miktarına bakılmaksızın Tüketici Mahkemesinde itirazın iptali davası açılması gerekir ancak bu davayı açmak için de öncelikle arabulucuya başvurulması şarttır.

Esasen bu hukuki olarak da problemli bir konudur! Çünkü; her yıl yeniden belirlenmekte olan parasal sınırların yani hakem heyeti görev sınırlarının ] altında kalan uyuşmazlıklar için doğrudan mahkemeye gidilemez, fakat hakem heyetlerinin de icra takibine yapılan itirazları kaldırma veya iptal etme yetkisi yoktur! Bu durum Hakem Heyeti parasal sınırları içinde kalan uyuşmazlıklarda bir çelişki yaratmaktadır. Sorunu yukarıda özetlendiği şekilde çözmeye çalıştığımızda ufak miktarlı alacaklarda bile icraya yapılan itirazları kaldırmak için Tüketici Mahkemesinde dava açılması gerekmekte, dava açmak için de arabulucuya başvurmak zorunlu olduğundan süreç gereksizce uzamaktadır. Hatta sırf bu yüzden o icra takibini ortada bırakıp sanki hiç icra takibi yapmamış gibi en baştan hakem heyetine başvurmak bile insana neredeyse daha kolay gelebilir!

İşte bu nedenle biz, hakem heyeti görev sınırları içinde kalan uyuşmazlıklarla alakalı olarak, bu ilamsız icra yolunu kimseye TAVSİYE ETMİYORUZ!  Şu aşamada, doğrudan icra takibi başlatmak yerine yine eskisi gibi hakem heyetine başvuru yapmak, en azından tüketici hukukunda ilamsız icra takibine itiraz meselesi çözülünceye kadar çok daha garantili bir yöntemdir! Aksi halde tüketiciler, hakem heyetlerinde haksız dahi çıksalar ödemedikleri/ödemeyecekleri parayı icra masrafları için vermek zorunda kalabilir, kendilerini bilmedikleri süreçlerin içinde bulabilir, aynı zamanda bir hayli vakit de kaybedebilirler.

Şirketler tarafından haklarında icra takibi başlatılan tüketiciler de borçlu olmadıklarını düşünüyor iseler mutlaka ödeme emrinin kendilerine tebliğinden itibaren 7 gün içinde ilgili icra dairesine giderek takibe itiraz etmelidirler.

SONUÇ OLARAK, mevcut durumda hakem heyetine başvurmadan da hukuken icra takibi BAŞLATILABİLİR! Ancak biz yine de, her yıl yeniden belirlenen parasal sınırların altında kalan uyuşmazlıklarda hakem heyetine başvurmadan icra takibi başlatılmasını yukarıda sayılan riskleri ve zorlukları nedeniyle şu an için tavsiye etmiyoruz.



(!) DİKKAT: ALTTAKİ AÇIKLAMA, ARALIK 2017'DEKİ KANUN DEĞİŞİKLİĞİNDEN ÖNCEKİ DURUMU DAHA DETAYLI ŞEKİLDE AÇIKLAMAKTA OLUP YALNIZCA GEÇMİŞE DAİR ARŞİV NİTELİĞİNDE BİR EK BİLGİ VERME VE YENİ DÜZENLEMENİN OLUMSUZ YÖNLERİNİ ETRAFLICA GÖZLER ÖNÜNE SERME AMACI TAŞIMAKTADIR. BAŞLIKTAKİ SORUNUN MEVCUT DURUMDAKİ GÜNCEL CEVABI İSE YUKARIDA İFADE EDİLENDEN İBARETTİR!

Oysa bu konu, daha öncesinde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 18.03.2015 tarihli, 2015/10571 esas, 2015/8738 karar sayılı içtihadıyla hem akla hem de hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde açıklığa kavuşturulmuştu.
(Kararı indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.)

Anılan karara göre; her yıl yeniden belirlenmekte olan hakem heyeti görev sınırlarının altında kalan uyuşmazlıklar için, icra takibi yapılmadan veya dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesi zorunluydu.  Bu kararın gerekçesi ise özetle şöyle açıklanmıştı:
"6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 68. maddesi uyarınca, belirlenen miktarın altında kalan uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetine başvuru zorunludur. Yüksek yargı kararlarına göre tüketici hakem heyetleri 'mahkeme' niteliği taşımamaktadır. Buna rağmen TKHK m.70'in 2. fıkrası, tüketici hakem heyeti kararlarının tarafları bağlayacağını ve de İcra ve İflas Kanunu'nun ilâmların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceğini hükme bağlamıştır. Buna göre, kararları ilamlı icra yoluyla takip edilebilen Tüketici Hakem Heyetine müracaat etmeden ilamsız icra takibi yapmakta tüketicinin hukuki yararı yoktur. Bu durumda tüketici hakem heyetine müracaat edilip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapılamayacağı gibi, Tüketici mahkemesinde de dava açılamaz. Buna karşın ilamsız icra takibi yapılır ve bu icra takibine itiraz edilir ise, itirazın iptali istemiyle tüketici hakem heyetine müracaat edilemez. Bu halde de, kanunun açık hükmü nedeniyle tüketici mahkemesinin, uyuşmazlığın esasıyla ilgili karar verme yetkisi bulunmamaktadır."
Görüleceği üzere, Aralık 2017'de kanuna sonradan eklenen ibare, bu kararda icraya itiraz söz konusu olduğunda doğacağı öngörülen sorunların hiçbirini çözmemektedir. Dolayısıyla bu örnekten de hukukta bir başvuru yolunun önünü açmanın sorun çözmek için tek başına yeterli olmayacağı, hatta -bununla mevcut sorunu çözmek şöyle dursun- başka tür sorunlara bizzat kaynak yaratılabileceği net bir şekilde anlaşılmaktadır. Değişikliği yapanlar, tüketici hakem heyetlerinin iş yükünü azaltmayı amaçlarken icra dairelerinin iş yükünü artıracaklarını her nedense düşünmemişlerdir. Hâlbuki değişiklik öncesinde, mevcut iş yükü uyuşmazlık miktarına göre heyetler ve daireler arasında paylaşılmış durumdaydı.

Bununla beraber, esas olarak tüketiciyi korumak amacıyla çıkarılan bir kanun tüketicinin bu kadar aleyhine olacak şekilde değiştirilmemeliydi. Çünkü bu değişiklik sonrasında tüketiciler, en ufak bir borç için bile her an icraya verilebilecekler! Ayrıca önceden tüketiciler bu borçları için heyetlerde herhangi bir masraf ödemek zorunda da kalmıyorlardı şimdi ise tüm icra masrafları tüketicinin sırtına yüklenmiş olacak! Yaşanacak tüm hukuki karışıklık da cabası! Kısacası, her açıdan sayılamayacak kadar çok sakıncası olan bu değişikliğin bir an önce geri alınmasını temenni ederek konuyla ilgili yazılmış bir köşe yazısını alıntıladığım yazının bağlantısını buraya ekliyorum.

(!) DİKKAT (SON): KAFA KARIŞIKLIĞI YAŞAMAMAK İÇİN ÖNCE L
ÜTFEN YUKARIDAKİ "DİKKAT" YAZISINI OKUYUNUZ!




11 Nis 2016

Soru 8: Lehime Verilen Karara Karşı Taraf İtiraz Ederse Ne Yapacağım?

Hakem heyeti kararının her şeyin sonu olmadığı, karara itiraz imkanı bulunduğu önceki yanıtlarımızda belirtilmişti. O halde hakem heyeti sizi haklı bulmuş olsa dahi itiraz sonrası mahkeme aşamasında haksız çıkabilirsiniz. Bu nedenle karşı taraf karara itiraz ettiğinde süreci titizlikle takip etmeli, karşı tarafın iddialarına cevap dilekçenizle yanıt vermelisiniz.

Cevap dilekçesi vermek son derece önemlidir. Zira bu size tanınmış bir hukuki dinlenilme ve savunma hakkıdır. Neticede davayı kaybederseniz vekalet ücreti, yargılama gideri vb. adlar altında paralar ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bununla karşılaşmamak adına, hakimi haklı olduğunuza davanın henüz başında inandırmanız sizin lehinizedir. Ayrıca çoğu zaman evrak / dosya üzerinden inceleme yapıldığı için cevap dilekçesini de vermezseniz kendinizi savunacak başkaca bir ortam bulamayabilirsiniz.

Süreç hakkındaki bilgilere geçersek; eğer karşı taraf itiraz etmişse mahkemeden size bir "Tensip Zaptı / Tensip Tutanağı" tebliğ edilir. Bu tutanakta, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde sizden mahkemeye bir cevap dilekçesi vermeniz istenir. Bu iki haftalık sürenin hak düşürücü süre olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan süreyi geçirirseniz cevap dilekçesi verme hakkınız düşer ve karşı tarafın, dava dilekçesinde savunduğu tüm iddiaları inkâr ettiğiniz varsayılır.

Ayrıca posta memuru geldiği zaman evde kimseyi bulamayıp tebligatı muhtara bırakmışsa, sizin muhtardan teslim aldığınız gün değil, tebligatın muhtara bırakıldığı gün tebliğ tarihi olarak kabul edilir. İki haftalık hak düşürücü süre de muhtara bırakıldığı bu tarihten itibaren başlar.

Ancak tensip tutanağının ekinde karşı tarafın dava dilekçesi mutlaka bulunmalıdır. Çünkü sizden, bu dava dilekçesindeki iddialara bir dilekçeyle cevap vermeniz beklenmektedir. Eğer dava dilekçesi size gönderilmediyse bu usûlsüz tebligat sayılır. Bu durumda ilgili mahkeme kalemine ulaşıp dava dilekçesinin size tebliğ edilmesini istemelisiniz. Düzgün şekilde çıkarılan bu ikinci bildirimin tarafınıza tebliğ edilmesiyle birlikte iki haftalık süreniz başlar.

Bu aşamada nasıl bir cevap dilekçesi verilmesi gerektiği hemen hemen herkesin aklına takılacaktır. Önemle belirtmeliyiz ki internetten bulunan dilekçeler okunmadan mahkemeye asla verilmemeli. İnternetten boş dilekçe örnekleri yahut form dilekçeler bulunabilir ve bunlardan yararlanılabilir. Nitekim sitemizde de şuradaki yazı içerisinde bir dilekçe örneği paylaşılmıştır. Ancak her ne olursa olsun internetten bulunan dilekçenin üzerinde bir yazı varsa titizlikle okunmalıdır. Yalan yanlış beyan ve bilgiler içeren dilekçeyle mahkemeleri yanıltmak suçtur! Bu bakımdan olayla ilgisi bulunan ve doğru ifadeler içeren dilekçeler kullanılmalıdır.

Cevap dilekçenizi baştan sona kendiniz de oluşturabilirsiniz. İnternetten bulduğunuz ve sitemizden de paylaşılmış örnek dilekçelere benzer bilgileri içeren bir metin oluşturabilirsiniz. Karşı tarafın itirazda bulunurken verdiği dava dilekçesi, tensip tutanağıyla birlikte size tebliğ edilir. Burada karşı tarafın iddialarını detaylarıyla öğrenip ona göre savunmanızı yapabilirsiniz. Yine buradaki dilekçenizde de uyuşmazlıkla ilgili olayları ve hukuki dayanaklarınızı açıkladıktan sonra delillerinizi de eklediğiniz dilekçenizi ilgili mahkeme kalemine teslim etmelisiniz.

Bunu yaptıktan sonra size ulaşacak ikinci mektubu bekliyorsunuz. Bu ikinci mektup, bazen sizi sözlü duruşmaya çağırabilse de çoğunlukla davanın sonucunu size bildirmektedir.


4 Nis 2016

Soru 7: Heyetin Kararına Nasıl İtiraz Edilir?

Tüketici Hakem Heyetinin verdiği karar her ne kadar uygulanması zorunlu kararlardan olsa da bu karara itiraz edilebilir. Taraflar, kararın kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde itirazlarını yapabilirler. Bu süre, hak düşürücü süredir. Yani bu süre geçtikten sonra artık itiraz edilemez ve karar kesinleşir. Bu nedenle sürelere titizlikle dikkat edilmelidir.

Ayrıca posta memuru geldiği zaman evde kimseyi bulamayıp tebligatı muhtara bırakmışsa, sizin muhtardan teslim aldığınız gün değil, tebligatın muhtara bırakıldığı gün tebliğ tarihi olarak kabul edilir. On beş günlük hak düşürücü süre de muhtara bırakıldığı bu tarihten itibaren başlar.

Tüketici Hakem Heyetinin kararına karşı itiraz, Tüketici Mahkemesinde yapılır. Yetkili mahkeme, tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesidir. Ancak o yerde bir Tüketici Mahkemesi bulunmuyorsa; Asliye Hukuk Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bu davaya bakar. Bunun için dava dilekçesinde mahkeme "Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)" şeklinde belirtilmelidir.

Mahkemeye itiraz bir dilekçeyle yapılır. Dilekçenizde olayları ve hukuki açıklamalarınızı belirttikten sonra delil olarak gösterdiğiniz evrakları da ekleyerek adliyedeki tevzi bürosuna teslim etmelisiniz. Tüketici olarak tüketici mahkemelerinde açacağınız davalar harçtan muaf tutulmuştur. Bu nedenle dava açarken sadece masraflar için gider avansı yatırırsınız. Dava sonunda haklı çıkmanız durumunda bu yatırdığınız avansı da davalıdan geri alırsınız.

Bir karara itiraz edilmiş olması, o kararın icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Bunun için dava açılırken dilekçe, "ihtiyati tedbir talepli" olarak verilebilir.

İnceleme, çoğu zaman evrak üzerinden yapılır. Dolayısıyla taraflar duruşmaya dahi çağrılmadan kendilerine nihai karar tebliğ edilir. Ancak mahkemeye sunulan dava dilekçesinde duruşma talep edilebilir.

Hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir. Yani temyiz edilemez. Mahkeme, itiraz edenin lehine de karar verse aleyhine de karar verse başka bir başvuru merci artık kalmamıştır. Mahkeme kararı, kararı veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine de gönderilir.

Hakem heyetinin tüketiciyi haklı bulduğu bir karara karşı itiraz edilmiş ve mahkeme bu itirazı kabul ederek tüketiciyi haksız bulmuş ise, tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nispi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir ve ödenecek tutar mahkeme kararında belirtilir. Ne yazık ki bazen bu durum, gerçekte haklı olan tüketicinin hakkına kavuşamamasının yanı sıra bir de zarara uğramasına yol açmaktadır.


28 Mar 2016

Soru 6: Karar Aleyhime Çıkarsa Ne Olacak?

Tüketici, açıkça mağdur da olsa şikayet etmeden önce ilk düşüneceği şey genellikle bu olur. Tüketicinin "Ya haksız çıkarsam?" diye düşünmesi son derece makul bir düşüncedir. Çünkü bu durumda, yapılan masrafların haksız çıkan taraftan alınacağı düşüncesi çok yaygındır. Ancak tüketiciler açısından durum sanıldığı gibi değil!

BİLİRKİŞİ VE TEBLİGAT ÜCRETLERİ:

Uyuşmazlığın tüketici lehine sonuçlandığı durumlarda, bilirkişi ve tebligat ücretleri haksız çıkan karşı taraftan alınmak üzere kararda belirtilir. Ancak tüketici aleyhine sonuçlanan uyuşmazlıklarda, tebligat ve bilirkişi ücretleri Bakanlıkça karşılanır. Dolayısıyla tüketici, haksız da çıksa, sırf şikayet edip hakkını aradı diye masraf ödemek durumunda kalmaz. Bu bakımdan tüketicilerin korkmadan heyetlere başvurması amaçlanmıştır. Zaten heyetlere yapılan başvuru istatistiklerine bakıldığında da yüzde 90'dan fazlasında tüketicilerin haklı bulunduğu görülecektir.

VEKALET ÜCRETİ:

Heyet Aşamasında - Tüketici hakem heyetlerinde taraflar, avukatla temsil edilebilir. Ancak avukatla temsil durumunda, heyetler tarafından lehine karar verilen tarafın avukatına vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmez. Yani heyet aşamasında haksız çıkan tüketicinin, vekalet ücreti açısından da karşı tarafa bir para ödemesi söz konusu değildir. Ancak tüketici, eğer mahkeme aşamasında haksız çıkarsa bu durumda karşı tarafa vekalet ücreti ödemek zorunda kalır.

Mahkeme Aşamasında - Heyetin tüketici aleyhine verdiği karar her şeyin sonu değildir. Tüketicinin ve karşı tarafın itiraz hakkı vardır. İtirazın nasıl yapılacağı bir sonraki sorunun cevabında açıklanacaktır. Bu nedenle burada sadece vekalet ücretiyle ilgili kısma değineceğiz. Heyetin kararına karşı Tüketici Mahkemesinde yapılan itiraz sonucunda mahkeme, heyetin haklı bulduğu tüketiciyi haksız bulabilir veya heyetin haksız bulduğu tüketicinin haksızlığını onaylayabilir. Görüldüğü gibi burada mahkeme aşamasındaki her iki durumda da tüketici haksız bulunduğu için, davada karşı taraf avukatla temsil ediliyorsa ona vekalet ücreti ödemeye mahkum edilir.

21 Mar 2016

Soru 5: Hakem Heyeti Karar Verdikten Sonra Ne Yapılacak?

Bu soru, heyetin verdiği kararın tebliği, niteliği, kapsamı, düzeltilmesi ve icraya konulması başlıklarıyla ilgilidir.

Heyetin mevcut uyuşmazlıkla ilgili bir karar almasından itibaren bunu, on iş günü içinde taraflara yazılı olarak tebliğ etmesi gerekir. Tarafların heyette avukatla temsil edilmesi de mümkün olduğundan, eğer böyle bir durum varsa tebligat avukata yapılmalıdır.

Tebligat, kural olarak iadeli taahhütlü mektupla yapılır. Ancak gecikmesi halinde zarar doğabilecek işlerde, gerekçe belirtilmek suretiyle, memur vasıtasıyla da tebligat yaptırılabilir. Bilindiği üzere iadeli taahhütlü postalarda teslim alan kişinin adı-soyadı ve imzasının göndericiye ulaştırılması mecburi olduğundan adreste bir alıcının hazır bulunması şarttır. Eğer kimse yoksa kapıya bir bildirim kağıdı bırakılarak posta muhtara teslim edilir. Oradan da alınmazsa göndericiye iade edilir. Bu durumda karara ancak heyetten ulaşılabilir.

Heyete başvuru esnasında dilekçede belirtilen talep çok önemlidir. Çünkü hakem heyeti, karar verirken tarafların talebiyle bağlıdır. Ancak başvurunun yapıldığı tarihte uyuşmazlık miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, başvuru sahibinin hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı belirtmesi ve inceleme sürecinde uyuşmazlık miktarının bilgi veya belgelerle tam olarak tespit edilmesi halinde talep edilen miktardan daha fazlasına veya daha azına tüketici hakem heyetince karar verilebilir. Ancak bu durumda dahi kararın heyet için belirlenmiş parasal sınırlar dâhilinde olması gerekir.

Tüketici hakem heyeti kararı tarafları bağlar. Yâni heyetler danışma merci değil çözüm merci, heyet kararları da tavsiye niteliğinde değil uyulması zorunlu kararlardır. Ancak heyetin kararı, yalnızca verildiği uyuşmazlık için hüküm ifade eder. Örneğin; aynı taraflar arasında daha sonradan meydana gelecek birebir aynı konudaki uyuşmazlık için bile bağlayıcılığı yoktur. Bu durumda heyete yeni bir başvuru yapılmalıdır.

Heyet henüz bir karar vermeden önce, uyuşmazlığın çözümlenmesi ve bu durumun ispatına yönelik bilgi veya belgelerin heyete iletilmesi durumunda ise, uyuşmazlığın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Böyle bir uzlaşma durumu varsa, şikayet başvurunuzu yaptığınız Hakem Heyetine yeniden bir dilekçe ile başvurmanız ve uzlaşmayı bildirmeniz gerekmektedir.

Tarafların kimlik bilgilerine, ticaret unvanlarına ait yanlışlıklar, ifade ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, heyetçe re’sen veya taraflardan birinin yazılı talebi üzerine düzeltilebilir. Düzeltme kararları da yine taraflara tebliğ edilir ve talep edilmesi halinde, taraflara verilmiş olan suretlere de düzeltme işlemi yapılır ve imzalanır.

Tüketici hakem heyeti kararı, İcra ve İflas Kanunu'nun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Bunun anlamı şudur ki heyet kararı, aynı bir mahkeme kararı gibi ilamlı icraya konulabilir. Hatta karara itiraz edilmiş olsa bile, mahkeme tarafından karar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmediği müddetçe, icra edilebilir durumda kalır.


14 Mar 2016

Soru 4: Başvuru Sonrasında Heyette Neler Oluyor?

Başvuruyu yaptıktan sonra karar çıkana kadar doğrudan tüketicinin yapacağı bir işlem yoktur. Ancak yine de heyette yaşananları detaya girmeden özetlemek yerinde olur.

Heyete bir başvuru yapıldıktan sonra öncelikle başvuru kayıtlara işlenir ve gereken idari işlemler yapılır.

Daha sonra başvuru dilekçesinde şikayet edilen tarafa bir yazı gönderilerek savunmasını yapması istenir. Tüketici hakem heyeti, uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan veya ilgili kişi, kurum ve kuruluşlardan istemeye yetkilidir. İstenen bilgi ve belgelerin sunulması için tebliğ tarihinden itibaren en fazla otuz gün süre verilir. Ancak talep edilirse ve bu talep tüketici hakem heyeti başkanlığınca da uygun görülürse süre uzatılabilir. İstenilen bilgi ve belgeler verilen süre içinde sunulmazsa dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler üzerinden bir karar verilir.

Heyetteki üyelerin mesleklerinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konular haricinde, çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir durum varsa, taraflardan birinin talebi üzerine yahut re’sen, bilirkişi görüşünün alınmasına karar verilebilir. Raporun hazırlanması için bilirkişiye verilecek süre, on beş iş gününü geçemez. Bilirkişinin talebi üzerine bu süre, on beş iş gününü geçmemek üzere, bir defaya mahsus uzatılabilir. Heyetçe gerekli görülmesi halinde aynı uyuşmazlık için mevcut bilirkişiden ek rapor istenebilir veya yeniden bilirkişi görevlendirilebilir.

Heyet, raportör tarafından hazırlanan rapor ve ilgili belgelerin yer aldığı dosya üzerinden inceleme yapar. Eğer gerekli görürse tarafları ve varsa bilirkişiyi ayrıca dinleyebilir.

Tarafların ivedi inceleme talebinde bulunması ve bu talebin başkan tarafından uygun görülmesi halinde başvuru, tüketici hakem heyetince öncelikle gündeme alınarak sonuçlandırılır. Bunun haricindeki başvurular da, başvuru tarih ve sırasına göre en geç altı ay içinde görüşülür ve karara bağlanır. Yapılan başvurunun niteliği, başvuru konusu, mal veya hizmetin özelliği gibi hususlar dikkate alınarak, karar süresi en fazla altı ay daha uzatılabilir. Ancak yönetmelikte belirlenen bu azami süreler, uygulamadaki yoğunluk nedeniyle çoğu zaman aşılmaktadır.


7 Mar 2016

Soru 3: Heyete Nasıl Başvuracağım?

Hakem Heyetlerine sözlü başvuru kabul edilmemektedir. Heyete başvurmak için temel olarak iki yöntem düzenlenmiştir: Islak İmzalı Başvuru veya Elektronik Ortamda Başvuru. 

Önceleri elektronik ortamda başvurunun son derece zor olması ve ağır şartlar taşıması sebebiyle en sık kullanılan yöntem ıslak imzalı başvuru olmuştur. Buna göre başvuru, uyuşmazlık konusunun bir dilekçeyle açıklanması ve varsa delil sayılacak belgelerin de bu dilekçeye eklenerek tüketici hakem heyetine verilmesiyle yapılır.
Banka Dosya Masraflarının iadesinde, bankadan alınan dekont, hesap dökümü, vb. belgelerin; Ayıplı Mal / Hizmet söz konusu olduğunda ise, fatura, servis fişi, sözleşme, vb. belgelerin dilekçeye eklenerek başvuru yapılması gerekmektedir. Banka kredilerinden kesilen masrafların dekontlarını saklamadıysanız, kredi çektiğiniz bankanın genel müdürlüğünden veya herhangi bir şubesinden dekontlarınızı ya da hesap hareket dökümlerinizi talep edebilirsiniz. Bankalar kanunen bu evrakları size vermek zorundadır.
Başvuru dilekçesini kendiniz yazabilirsiniz, ancak yazmak istemezseniz heyetlerde de bulabileceğiniz başvuru formunu kullanarak dahi başvurmanız mümkündür. Söz konusu başvuru formuna buraya tıklayarak da ulaşabilirsiniz.
Eğer başvuru formunu kullanmadan, dilekçeyi kendiniz yazıp götürecekseniz başvurunun geçerli olabilmesi için şunları mutlaka belirtmelisiniz:
  1. Başvuru sahibinin adı - soyadı, T.C. Kimlik Numarası, adresi ve varsa diğer iletişim bilgileri,
  2. Uyuşmazlık değeri (TL cinsinden belirtilmeli*)
  3. Heyetten talep edilenler 
  4. Şikayet edilene ilişkin bilgiler
İkinci olarak, elektronik ortamda yani internet üzerinden de heyete başvuru imkanı tanınmıştır. Bu yöntemde başvuruların e-Devlet kapısı üzerinden Tüketici Bilgi Sistemi (TÜBİS) ile yapılması zorunludur. Burada başvurunun geçerli olabilmesi için uyuşmazlıkla ilgili başvuru formunun eksiksiz olarak doldurulması ve varsa bilgi ve belgelerin sisteme yüklenmiş olması gerekir.

NOT: Yapılan değişiklikle birlikte, elektronik ortamdaki başvuruların güvenli elektronik imza veya mobil imza ile imzalanmış olma zorunluluğu KALDIRILMIŞTIR! Bu sayılan imza yöntemleri, özellikli ve masraflı yöntemler olduğundan bunların kaldırılmasıyla heyete başvuru önemli ölçüde kolaylaşmıştır. Zira önceki düzenlemeye göre eğer e-imza veya mobil imza kullanmıyorsanız, internetten başvurmuş olsanız bile yine sistem tarafından oluşturulan formu çıktı alıp ıslak imzayla imzalayarak heyete ulaştırmanız gerekmekteydi, aksi halde başvurunuz işleme alınmıyordu. İşte bu nedenle elektronik başvuru yöntemi pek tercih edilmeyen bir yöntemdi. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta şudur; artık e-Devlet şifresiyle yapılan başvuru YETERLİ olup bu ortamda yapılan başvuru, sistem üzerinden doğrudan Tüketici Hakem Heyetine düşmektedir.

Son olarak belirtmek gerekir ki aynı konuyla ilgili olarak birden çok tüketici hakem heyetine başvuramazsınız! Yine aynı konuyla ilgili olarak aynı heyete de birden çok başvuru yapamazsınız! Aksi takdirde karşı taraf buna itiraz edebilir; ayrıca heyet de bunu fark edip gereğini kendiliğinden yapabilir.

Ayrıca, unutmayın ki tüketicilerin yapacağı başvurulardan hiçbir surette ücret alınmaz!


* Uyuşmazlık değeri şayet döviz cinsinden belirtilmiş ise söz konusu bu değer başvuru tarihindeki TCMB efektif döviz satış kuru esas alınarak TL'ye çevrilir.


29 Şub 2016

Soru 2: Hangi Heyete Başvurmalıyım?

Bu soru, heyetin görev ve yetki sınırına ilişkindir.
Görev, heyetin hangi parasal sınıra kadarki uyuşmazlıklara bakabileceğini;
Yetki, heyetin hangi yerdeki uyuşmazlıklara bakabileceğini ifade eder.

Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu VEYA tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Burada heyeti seçme hakkı tüketiciye bırakılmıştır. Tüketiciler, yetkili sayılan iki yerden istediğine başvuru yapabilir.

Bakanlık, illerde ve belli şartları taşıyan ilçelerde hakem heyetleri oluşturmaya yetkilidir. Bu oluşturulan heyetlerden il tüketici hakem heyetleri il sınırları içinde, ilçe tüketici hakem heyetleri ilçe sınırları içinde yetkili kılınmıştır.

Şartları taşımadığı için tüketici hakem heyeti kurulmamış olan ilçelerde ise Bakanlık tarafından o ilçe için belirlenen tüketici hakem heyeti yetkilidir. Bu durumda tüketiciler, o ilçe kaymakamlığına başvuru yapabilir. Yapılan bu başvurular, kaymakamlıklarca gereği yapılmak üzere Bakanlığın belirlediği yetkili tüketici hakem heyetine intikal ettirilir.

Hakem heyetleri genellikle Kaymakamlık ve Valilik binalarında bulunmaktadır. Buradaki bağlantıyı kullanarak il il bütün hakem heyetlerinin adres ve telefonlarına ulaşabilirsiniz.

Heyetin hangi parasal sınıra kadar olan uyuşmazlıklara bakabileceğini ifade eden görev hususu ise mevzuatta biraz karışık düzenlenmiştir. Bu, bir önceki soruya verdiğimiz yanıtla da alakalıdır. (Lütfen o cevaba da bakınız.) Orada da belirttiğimiz gibi parasal sınırlar her yıl değişmektedir. Yönetmelikte ve her yıl parasal sınırları yeniden belirlemek üzere çıkarılan tebliğlerde, 4 bent halinde (a, b, c ve ç bentlerinde) düzenleme yapılmaktadır. Buna göre öncelikle başvuru yapmak istediğiniz ilin 'büyükşehir' statüsünde olup olmadığını belirlemeniz gerekmektedir.

Eğer büyükşehir ise,
(a) bendinde düzenlenen sınırın altında ise ilçe tüketici hakem heyetine başvuracaksınız.
(b) bendinde düzenlenen sınırlar arasındaysa il tüketici hakem heyetine başvuracaksınız. Buradaki üst sınırın yukarısında ise heyete değil, tüketici mahkemesine başvurmalısınız.

Eğer büyükşehir değilse,
İlin merkezindeyseniz, (c) bendinde yer alan sınırın altındaki tüm uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetine başvurabilirsiniz. Bu bentte belirlenen sınır, heyete başvurunun üst sınırıdır. Bu nedenle aşan miktarlarda heyete değil, tüketici mahkemesine başvurmalısınız.
İle bağlı ilçedeyseniz, (ç) bendindeki sınırlar arasındaysa il tüketici hakem heyetine başvurabilirsiniz. Bu bentteki küçük sınırın altındaysa (a) bendi gereğince ilçe tüketici hakem heyetine başvurmalısınız. Bu bentteki büyük sınırın üstündeyse heyete değil, tüketici mahkemesine başvurmalısınız.

Son olarak şunu da belirtmek gerekirse, Heyetler görev ve yetki alanına giren başvuruları, gerekeni yapmak üzere kabul etmek zorundadır. Görev ve yetki alanı dışında kalan başvuruları ise, tüketicinin başvuru yapabileceği yerleri de belirterek başvuru sahibine iade ederler. Siz de daha sonra iade kararında belirtilen yerlere başvuru yapabilirsiniz. Bu durumda, ilkinde yanlış başvuru yaptığınız için elbette süreç biraz uzamış olur.


22 Şub 2016

Soru 1: Hakem Heyetine Başvurmak Zorunlu Mu?

Bu sorunun asıl cevabı doğrudan doğruya sizin uyuşmazlığınıza konu olan değerle alakalıdır. Çünkü belli bir miktarın altında kalan uyuşmazlıklarda hemen mahkemeye gidemezsiniz! (Bu uyuşmazlıklar için hakem heyetine başvurmadan icra takibi yapılıp yapılamayacağı ile ilgili ayrıntılı cevap ve açıklama için tıklayınız.)
İşte bu durumda sizin için, heyete başvuru zorunlu hale gelir.

Altında kalan miktarlar için heyete başvurunun zorunlu olduğu sınır, her yılın sonunda, yeni yılın başından itibaren geçerli olmak üzere yeniden belirlenir. Dolayısıyla görevli heyetin tespitinde başvuru tarihindeki parasal sınırlar dikkate alınır. Yani başvuru hangi yıl yapılacaksa o yıl için çıkarılmış tebliğe bakılmalıdır. Bu yıl için başvurularda uygulanacak sınırları sitemizdeki "mevzuat" başlığı altından "teğliğler" altbaşlığına tıklayarak buradan öğrenebilirsiniz.

Bu sınırın üzerindeki uyuşmazlıklar için kural olarak heyete başvuru yapılamaz. Ancak eğer başvurunuz, tek bir uyuşmazlıkla ilgiliyse sınırları aşan kısımdan feragat ederek tüketici hakem heyetine müracaat edebilirsiniz. Unutmayın ki bu durumda, parasal sınırları aşan kısım için tekrar tüketici hakem heyetine başvuru yapılamaz!

Bunun dışında, tüketiciler, arabulucu, ombudsman ve nadiren de tahkim gibi alternatif uyuşmazlık çözüm mercilerine de kendi mevzuatlarına göre başvuru yapabilirler.


15 Şub 2016

Konu: Hakem Heyetleri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Herkes, bir gün bir şekilde haksızlığa uğrayabilir. Bu bakımdan Tüketici Hakem Heyetleri, hepimizin çok iyi bilmesi gereken bir konu. Ne var ki buna ilişkin doğru bilgiler kanun, yönetmelik gibi hukuki metinlerde geçiyor. Dolayısıyla da tüketiciler tarafından pek okunmuyor.

Biz de bu yazı dizisiyle birlikte herkesin aklına takılan soruları mevzattan referanslar vererek yanıtlamaya çalışacağız. Bu yolla tüketiciler kafalarına takılan soruların en azından bir kısmının cevabına kolaylıkla ulaşabilecekler.
Tüketici Hakem Heyetleri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Aşağıdaki listeden cevabını öğrenmek istediğiniz soruya tıkladığınızda cevap sayfasına yönlendirileceksiniz. Bu konuyla ilgili olarak yeni bir soru-cevap hazırladığımızda da yine aşağıdaki listeye ekleyerek tamamına toplu bir şekilde ulaşmanıza imkan sağlayacağız.

Son olarak, burada cevabını bulamadığınız bir konu olduğunda sitemizdeki "Mevzuat Dizini"ni kullanarak mevzuat üzerinden araştırma yapabileceğinizi de hatırlatmak isteriz.

------------------------------------SON------------------------------------

______________________________________________________________________

BU BİR REKLAMDIR.
BU BİR REKLAMDIR.